
Genellikle erişkin hastalığı olarak bilinmekle birlikte diyabet (şeker hastalığı) her yaştan çocuk ve gençlerde de görülebilen bir hastalıktır. Diyabet vücudumuzun şekeri kullanabilmesini sağlayan insülin hormonunun eksikliği ve/veya direnci sonucu ortaya çıkan ve kan şekerinde yükseklik ile seyreden bir hastalıkdır. Şeker hastalığının iki tipi vardır. Bunlardan birincisi Tip-1 diyabettir, daha çok çocuklarda ve genç erişkinlerde görülen bu tip diyabet insülin eksikliği sonucu gelişir. Tip-1 diyabette vücut insülin üreten pankreas adacık hücrelerini kendi-kendine (oto-immun olarak) tahrip eder ve insülin eksikliği ortaya çıkar. Tip-2 diyabet ise daha çok erişkin diyabeti olarak bilinir ve buradaki esas problem şişmanlık sonucu gelişen insülin direncidir. Çocukluk çağında görülen diyabetlerin tümüne yakını Tip-1 diyabet olmakla birlikte özellikle şişmanlık oranındaki artış nedeniyle şişman ve ergenlik çağındaki bazı çocuklarda Tip-2 diyabet de görmekteyiz.
Şeker hastalığı çocukluk çağının en sık görülen kronik hastalıklarından birisidir ve sıklığı hem ülkemizde hem de dünyada giderek artmaktadır. Marmara Üniversitesi Çocuk Endokrinoloji bölümünce İstanbulda 2009 yılında yapılan bir çalışmada her 10.000 okul çağı çocuğundan 7 sinde tip-1 diyabet bulunduğu saptanmıştır. Ülkemizde yaklaşık 20 bin civarında Tip-1 diyabetli çocuk olduğu hesaplanmaktadır.
Diyabet tanı ve tedavisinde tüm ilerlemelere karşın henüz tamamen iyileştirilebilen bir hastalık değildir. Günümüzde gelişmiş insülinler ve kan şekeri ölçüm yöntemleri sayesinde diyabetli çocuklar da diğer yaşıtları gibi normal bir yaşam sürdürebiliyor. Eskisine göre nisbeten daha serbest yiyip içebiliyor. Her türlü sosyal ve sportif etkinliklere katılabiliyor. Ancak diğer yaşıtlarından farklı olarak yapmaları gereken ekstra zorunluluklar var. Günde en az 4 kez kan şekerini parmaktan ölçmek, ve günde 4 kez insülin enjeksiyonu yapmak ve belki bazıları için bunlardan daha önemlisi yiyeceklerinde az da olsa (basit şeker içeren gıdalar) bazı şeylere dikkat etmek zorunda olması.
Diyabetli çocuklar hastalığın gereklerine uyarsa diğer yaşıtları gibi sağlıklı ve aktif bir yaşam sürüyorlar. Ama diyabetin gereklerine uymak her çocuk için kolay değil. Diyabetle uğraşan hekimler ve bilimadamları diyabetli çocukların yaşam kalitesini yükseltmek için sürekli uğraşıyorlar. Bu uğraşıların çok yakın gelecekte meyvesini vermesini umuyoruz. Diyabetli çocukların iğne sözcüğünü telaffuz etmediği ve yaşıtlarının yediği içtiği herşeyi yiyebilecekleri günler muhtemelen çok uzak değil. Bunlardan önemli gördüklerimi burada özetlemek istiyorum.
Şu anda kullanıma girmiş veya girmek üzere olan yenilikler:
1. İnsülin pompası: İnsülin pompaları tüm dünyada olduğu gibi bizde de artık diyabet tedavisinde daha sık kullanılmaya başlandı. Bunlar cep telefonu büyüklüğünde küçük cihazlar. Pompanın içine insülin konularak ince bir hortum ile ciltaltına insülin verilmesi sağlanıyor. Bu yöntemde pompanın kendisi doktor tarafından belirlenen sabit miktarda insülini gece-gündüz sürekli olarak verirken hasta yemek yiyeceği zaman ayrıca pompanın tuşlarına basarak yiyeceği yemek miktarına göre ekstradan insülin veriyor. Şu an kullanımdaki pompalarda hasta kan şekerini kendisi ölçerek ne kadar insülin verileceğini cihaza tuşlayarak giriyor. Ancak araştırmacılar önümüzdeki yıllarda ‘akıllı pompalar’ yani hem kan şekeri ölçümü hem de ne kadar insülin verilmesi gerektiği cihaz tarafından gerçekleştirilen bir tür yapay (biyonik) pankreas geliştirilmesi üzerinde çalışıyorlar. Bu konudaki ilk çalışmalar yayınlanmaya başladı ve şu anda diyabette devrim niteliğinde kabul edebileceğimiz en önemli gelişme yakın gelecekte akıllı pompaların kullanılması olacak.
2. Sprey insülinler: Ağızdan solunum yoluyla insülin verilebilmesine ilişkin çalışmalar uzun süredir devam ediyor. Bu sistemde tıpkı astım ilaçlarına benzer şekilde yemek öncesi solunum yoluyla insülin veriliyor. Uzun süreli tek bir insülin enjeksiyonu ile de bazal insülin sağlanıyor. Bu yöntem bazı ülkelerede erişkin diyabetlilerdedeneysel kullanıma girmekle birlikte çocuklarda henüz rutin kullanıma girmedi.
3. Parmak delinmeden kan şekeri ölçümü yapan cihazlar. Bu konuda önemli ilerlemeler sağlandı. Ciltaltı sıvısından şeker ölçümü yapılabilen ve haftalık olarak değiştirilen sensörler geliştirildi. Ancak yine de bunların güvenilirliği parmaktan ölçüm kadar kesin değil. Bununla birlikte bu cihazlar 24 saatlik kan şekeri profillerini görmek için oldukça kullanışlı
Henüz deneysel aşamada olan yenilikler:
1. Adacık hücresi nakli: Belirli kriterleri taşıyan erişkin hastalarda uygulanan bu yöntemde kadavradan alınan pankreastan adacık hücreleri ayrıştırılarak doku tipi uygun olan diyabetli hastaya naklediliyor. Vücudun bu nakledilen hücreleri reddetmemesi için bağışıklı sistemini baskılayan (immunosupresif) ilaçlar kullanılıyor. Yüksek maliyetli ve zor bir yöntem olması ve adacık hücresi bulmada güçlükler ve imunosupresif kullanımı zorunluluğu şu anda bu yöntemin yaygınlaşmasının önündeki en büyük sorunlar olarak görülmekte.
2. Kök hücre nakli: Bu yöntemde kişinin kemik iliğinden veya kordon kanı ya da embryodan alına kök hücrelerin insülin üreten hücrelere dönüştürülmesi ve bu hücrelerin nakli üzerinde çalışılıyor. Bu yöntem henüz hayvan deneyleri aşamasında ancak uzun vadede umut verici bir araştırma alanı olduğunu söyleyebiliriz..
Prof. Dr. Abdullah Bereket
Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi
Çocuk Endokrinolojisi ve Diyabet Bilim Dalı Başkanı